1645 yılında, İtalya’nın kuzeyinde Reggio Emilia kentinde ailelerin, genç öğretmen ve pedagog Loris Malaguzzi'nin birlikte oluşturdukları formel olmayan tam anlamıyla bulunduğu coğrafyanın kültüründen doğan bir eğitim anlayışını yapılandırmaları ile başlıyor Reggio Emilia Yaklaşımı’nın hikâyesi. Yaklaşımın kuramsal alt yapısı, Bruno Ciari'nin "İşbirlikli Öğrenme" , John Dewey'in "Proje Tabanlı Öğrenme", Lev Vvgotsky'ın "Çocukların Öğrenmesinde Yetişkinin Aktif Katılımı" ve Jean Piaget 'in "Bilişsel ve Ahlak Gelişimi" teorilerinin bir bileşkesidir.
Peki ne diyor bu düşünür ve araştırmacılar ve Reggio Emilia yaklaşımı içinde nasıl var oluyorlar Öncelikle çocuk merkezlilik ile ilgili kavramlar üzerinde duruluyor, Reggio Emilia yaklaşımı felsefesi içinde bu kavram "çocuğu dinleme pedagojisi" olarak yerini alıyor. "Çocuğa dair bilgi ancak ve ancak çocuğun kendisinden öğrenilebilir." diyerek kaynağa yani çocuğa dönülüyor.
"Çocuk " kavramına dair tüm ön yargıları ve kalıpları kırmak ve çocuğu öyle dinlemek çok önemli. "çocuğun imajı" yeniden yapılandırılıyor. Çocuk bir birey, bir vatandaş olarak tanımlanıyor. Çocuğun kendini ifade etmek için yüzlerce dili var yeter ki ona bu dillerini kullanma fırsatları tanınsın, diyor. Çocuk, doldurulacak boş bir levha değildir ve bilgiyi kendi kendine yapılandıracak duyulara sahiptir diyor. Bir çocuğa bir şey öğretmek onu tek bir dile tek bir kalıba hapsetmektir ama bir çocuktan öğrenecek çok şey var diyor. Bu söylemlerin hepsini kapsayan bir eğitim ise "yapılandırmacı eğitim" olarak da adlandırılan, çocuğun deneyerek, duyularıyla algılayarak bilgiyi oluşturduğu bir yaklaşım olarak ortaya konuluyor.
YeniOkulda Reggio Emlia Yaklaşımı’ndan ilhamlı olarak kendi eğitim sistemimiz içinde yapılandırdığımız eğitim modelimiz çocukların farklı düşünmelerini, farklı öğrenme yollarını kullanmalarını destekleriz. Farklı yollarla öğrenme ihtiyaçları olduğunu kabul eder ve eğitim sürecini bu düşünceyle planlarız. YeniOkulda kararları “onlar adına” değil, onlarla birlikte alırız.
“Çocuğun 100 Dili” ifadesi Reggio Emilia Yaklaşımı’nın pedagojik bakış açısını oluşturan Loris Malaguzzi’ye ait bir ifadedir. Malaguzzi’nin bu düşüncesini anlatmak için yazdığı şiiri aşağıda yer almaktadır
“Çocuğun Yüz Dili”
Bir çocuk 100′den ibarettir
Bir çocuğun 100 lisanı,
100 eli,
100 fikri,
100 düşünme şekli,
oynama şekli ve konuşma şekli vardır.
100 her zaman 100…
dinleme şekli,
sevme şeklidir;
şarki söylemek ve anlamak için,
keşfetmek için…
100 zevk,
100 dünya
icat etmek için,
hayali kurulacak 100 dünya.
Bir çocuğun 100 lisani vardır;
(ve yüzlerce yüzlerce dahası)
ama 99′unu çalıyorlar.
Okul ve bu kültür,
kafayla vücudu ayırıyor.
Onlar çocuğa:
elleri olmadan düşünmesini,
kafası olmadan yapmasını,
zevk almadan anlamasını,
sadece yılbaşlarında ve bayramlarda
sevip şükretmesini söylüyorlar.
Onlar çocuğa:
zaten orada olan bir dünyayı keşfetmesini söylüyorlar
ve geri kalan 99unu çalıyorlar.
Onlar çocuğa:
iş ve oyunun,
gerçek ve fantezinin,
bilim ve hayal etmenin,
yerin ve göğün,
sebep ve rüyanın
biririne ait olmadığını söylüyorlar.
Ve onlar çocuğa
100′ün orada olmadığını söylüyorlar.
Çocuk onlara:
İmkansız, 100 işte orada! diyor.
Loris Malaguzzi / Reggio Yönteminin Kurucusu
Reggio Emilia yaklaşımında öğretmen geleneksel öğretmen kalıbından kurtarılır “öğreten” olarak tanımlanmaz ve süreçte çocuklarla birlikte öğrenen ve gelişen bir yapıdır. Yaklaşımın bu özelliği eğitime de dinamik bir özellik kazandırır. Bu yenilikçi bakışla Reggio Öğretmenleri nitelikleri farklılaşır. Öğretmen öncelikle aktif bir dinleyicidir. Öğretmenlerin; gözlem yapmak, süreci dokümante etmek, gözlem ve dokümantasyonlar üzerinden analiz çalışmaları yapmak, proje konularına uygun olarak çocuğun keşif yapması için gerekli ortamı organize etmek gibi klasik öğretmen tanımında olmayan pek çok farklı konuda bilgi sahibi olması gerekir. Bu gerekliliğin bir kısmı öğretmen eğitimleri ile giderilirken bir kısmı da süreç içerisinde deneyimlenerek tamamlanır. Öğretmen, çocuğun keşfetmesine ve deneyimlemesine fırsat tanırken kendisi de öğrenir
YeniOkulda da öğretmenler çocuklardan üstün, daha çok bilen yetişkinler olarak tanımlanmaz ve öğrenme sürecinin katılımcılarıdır. Okulumuzda güçlü çocuk imajını görünür hale getirmek için öğretmenler olarak “bilen ana-baba” rolü yerine “arama sürecine eşlik eden yetişkin” rolünü üstlenirler.
Reggio Emilia yaklaşımında çevre (ortam) çocuğun doğrudan iletişime geçeceği bir “öğretmen” olarak tanımlanır. Çevrenin etkisinin önemi, "3. öğretmen olarak çevre" olarak ifade edilmiş ve bu ifadeyle en geniş anlamında sosyal ve fiziksel çevre kastedilmektedir. Bu bakış açısının mekâna yansıması “mekândan öğrenme” planlanan materyale yansıması da “materyalden öğrenme” olarak iki yenilikçi kavramı beraberinde getirir. Öğrenme mekânı sınıf değil okul, onu çevreleyen mahalle, kent olarak açılır. Çocuğun dış dünya ile ilişki kurabileceği kentteki "piazza" denilen toplanma alanlarının bir benzerinin okul içinde de yer alır. Çocuklar, piazzalarda yetişkinlerle ve tüm yaş grupları ile bir araya gelip iletişim kurar. Okulun gerçek hayatın bir uzantısı olduğu sıklıkla vurgulanır
Sınıflar çocukların bireysel ya da gruplar halinde çalışmasına imkân verecek şekilde düzenlenmiştir. Bu düzenleme, mekânda yer alan obje ve ekipman ile birlikte burada gerçekleşen aktivitelerde çocuğun mekandan öğrenmesine yardımcı olacak bir düzenlemedir. Sınıflarda aynı anda farklı etkinliklerin gerçekleşmesi için yarı bölücü sistemlerle daha küçük mekanlar oluşturulur bu yapısıyla geleneksel sınıf mekân biçimlenişinden farklıdır.
Reggio Emilia yaklaşımından esinlenen bir okul olarak, ailelerin eğitim ortamının zenginleştirici bir parçası olmasına önem veriyoruz. Ailelerin; kendi bilgi, beceri ve ilgi alanlarını çocuklarla paylaşmaları, yapılan projelere ailelerin dahil edilmesi, sanat projesi kapsamında çocukların tasarımcı bir ebeveynimizle tasarım çalışmaları yapması , banka projesi kapsamında çocukların bankacı bir ebeveynimizle bankaların çalışma prensipleri üzerine konuşmaları hatta bankaya gözlem yapmaya gitmeleri, çocuk haklarıyla ilgili bir projede avukat bir ebeveynimizle çocuk hakları üzerine çalışma yapmak gibi örneklerle eğitim süreçlerimizi zenginleştiriyoruz.